Ana içeriğe atla

Ben bu zat gibi Allahü tealaya şükreden bir kul görmedim ,OKUMAYAN GERÇEKTEN PİŞMAN OLUR DİNİ hikaye seven kardeşlerim

OKUMAYAN GERÇEKTEN PİŞMAN OLUR, DİNİ hikaye seven kardeşlerim


Bir gün Davud aleyhisselam: "Yâ Rabbi! Cennet arkadaşım olacak kimseyi bana tanıt" diye arzetti.
Allahü teala buyurdu ki:
"Senin Cennetteki arkadaşın Yunus aleyhisselamın babası Metta'dır" Davud aleyhisselam, Allahü teala'dan Metta'yı görmek için izin istedi. Allahü teala da izin verdi. Davud aleyhisselam, oğlu Süleyman aleyhisselamla birlikte Metta'nın yaşadığı bölgeye gittiler.
Orada hurma lifinden yapılmış bir ev gördüler. Oradakilere: "Metta nerededir?" diye sordular. Cevaben: "O, odun satılan pazardadır" dediler.
Çok geçmeksizin Metta, başı üzerinde bir miktar odun olduğu halde geldi. Allahü tealaya hamd ettikten sonra odunları satışa koyarak şöyle dedi:
"Kim helal parayla helal odun almak istiyor?" Orada bulunanlardan biri onun odunlarını aldı. Bu sırada Davud ve Süleyman aleyhimesselam ona selam verip, hal ve hatırını sordular. Metta onları evine davet etti ve odunun parasıyla bir miktar buğday alarak evine götürdü.
Sonra onu un yapıp hamur etti ve pişirerek misafirlerin önüne getirdi. Kendisi de diz çökerek getirilen ekmeği yemekle meşgul oldular.
Metta "Bismillah" diyerek bir lokma aldı, onu yuttuktan sonra da "elhamdülillah" dedi.
Sonraki lokmalarda da bu zikirleri tekrarladı. Sonra yine "bismillah" diyerek biraz su içti; suyu yere bırakmak istediğinde ise Allahü tealaya hamd etti.
Daha sonra şöyle dedi:
"İlahî! Bana ihsanda bulunduğun kadar kime ihsanda bulunmuşsun? Bana gören göz, duyan kulak ve sağlam bir beden vermişsin ve beni güçlü kılmışsın; öyle ki hiç dikmediğim ve korumasında hiçbir zahmet çekmediğim bir ağacın yanına gidebildim.
O ağacı benim için bir rızk vesilesi kılmışsın ve bir kimseyi gönderdin de onu benden aldı ve onun parasıyla ekmediğim bir buğdayı aldım ve ateşi bana ram ettin, onunla ekmek pişirdim, ibadet ve itaatinde güçlü olmam için rağbetle onu yedim. Allah'ım, sana hamd olsun"
Metta, bu sözleri söyledikten sonra ağladı. Bu esnada Davud, oğlu Süleyman'a: (aleyhimesselam) "Oğlum! Kalk gidelim. Ben bu zat gibi Allahü tealaya şükreden bir kul görmedim" dedi.
PAYLAŞALIM HERKES OKUSUN
DİNİ hikaye seven kardeşlerim

Bu blogdaki popüler yayınlar

GELİNCİK (ÖN YARGI) Uzaklarda Bir Köy... hikaye

GELİNCİK (ÖN YARGI)   Uzaklarda Bir Köy... Kocası, çocuğu doğmadan önce ölmüş, tek başına yaşayan hamile bir kadın.. Kendisine arkadaş olması açısından, dağda yaralı olarak bulduğu bir gelinciği evinde beslemeye başlar. Gelincik, kadının yanından bir an bile ayrılmaz olur. Her ne kadar evcil bir hayvan olmasa da, oldukça uysallaşmıştır. Birkaç . ay sonra kadının çocuğu doğar. Tek başına bütün zorluklara göğüs germek ve yavrusuna bakmak zorundadır. Günler geçer ve kadın bir gün birkaç dakikalığına da olsa...

Hadi Git (Harika şiir) Yazar- Cemal Safi Okuyan - Hanedan - YouTube

Git iş işten geçmeden, çok geç olmadan vakit,  Günahıma girmeden, katilim olmadan git!  Git de şen şakrak geçen günlerine gün ekle,  Beni kahkahaların sustuğu yerde bekle.  Git ki siyah gözlerin arkada kalmasınlar,  Git ki gamlı yüzümün hüznüyle dolmasınlar.  Mademki benli hayat sana kafes kadar dar,  Uzaklaş ellerimden uçabildiğin kadar.  Hadi git, benden sana dilediğince izin,  Öyle bir uzaklaş ki karda kalmasın izin.  Kahrımın nedenini söylesem irkilirler;  Çünkü herkes beni Kays, seni Leyla bilirler.  Sanırlar ki sen beni biricik yar saymıştın;  Oysaki hep yedekte, hep elde var saymıştın.  Hadi git, ne bir adres, ne bir hatıra bırak,  Zannetme ki, pişmanlık, mutluluk kadar ırak!  Sanma ki fasl-ı bahar geldiğim gibi gitmez,  Sanma ki hüsranını görmeye ömrüm yetmez.  Her darbene tahammül edecektir bedenim,  Gururum mani olur perişanıma benim.  Yari Ferhat olanın ellerle ülfeti ne? ...